Son arınma ya da Araf
Tanrı'nın dostluğu ve nuru içinde ölenler, ama henüz tam olarak arınmamış olanlar, ebedi esenliklerini garanti altına almış olmalarına karşın, Cennet mutluluğuna girmek için gerekli kutsallığı elde etmek amacıyla öldükten sonra bir arınmadan geçerler.
Cehennemliklerin azaplarından tamamen farklı olan seçilmişlerin bu son arınmasına Kilise Araf demektedir. Kilise Araf'la ilgili iman doktrinini özellikle Floransa ve Trento Konsillerinde açıkça belirtti. Kilise Geleneği Kutsal Kitabın bazı metinlerini referans alarak arındırıcı bir ateşten söz eder:
Bazı küçük günahlar için yargılamadan önce arındırıcı bir ateşten geçileceğine inanmak gerekir, çünkü Gerçeğin kendisi olan Kişi, Kutsal Ruh'a küfür eden ne bu dünyada ne öbür dünyada bağışlanmayacaktır, diyor (Mt 12, 31). Buradan bazı günahların bu dünyada, bazılarının da öbür dünyada bağışlandığı gerçeğini çıkarabiliriz. (Aziz Büyük Gregorius)
Bu öğreti Kutsal Kitapta sözü edilen ölüler için dua etme adetine dayanıyor: "Bu nedenle, (Yahuda Makkabe) günahı bağışlatmak umuduyla ölüler için bu kurbanı sunmuştu; amacı, ölülerin günahlarının bağışlanmasıydı" (2 Mak 12, 45). Kilise (Hıristiyanlığın) ilk zamanlarından beri ölülerin anısına saygı gösterip onlar için şefaat diledi, özellikle de arınıp Tanrı'nın mutlu kılıcı vizyonuna erişebilmeleri amacıyla onlar için Efkaristiya kurbanını sundu. Kilise ayrıca ölüler için sadaka verilmesini, endüljans almayı ve tövbe eylemlerinde bulunmayı salık vermektedir:
Onlara yardım götürelim, onları analım. Eyüb'ün oğulları babalarının kurbanı ile arındılarsa, ölüler için yaptığımız sunguların onlara bazı teselliler verdiğinden neden kuşku duyuyoruz? Gitmiş olanlara yardım götürmek ve onlar için dua etme konusunda tereddüte düşmeyelim. (Aziz Yuhanna Krisostomos)
Günahtan dolayı çekilecek cezalar
Kilise'nin bu doktrinini ve uygulamasını kavrayabilmek için günahın iki sonucu olduğunu göz önüne almamız gerekir. Ağır günah bizi Tanrı'yla birlik olmaktan yoksun bırakır, böylece de ebedi yaşamı alamaz duruma geliriz, ebedi yaşamdan yoksun kalmak günahın ebedi cezasıdır. Öte yandan, her günah, hatta hafif günahlar bile, beraberinde yaratıklara sağlıksız bir şekilde bağlanmayı getirir, ister burada, ister öldükten sonra Araf'ta olsun bunun da arıtılması gerekir. Bu arıtma günahın "geçici cezası" denilen şeyi ortadan kaldırır. Bu iki ceza türünü Tanrı'nın dıştan uyguladığı bir intikam olarak değil de, günahın doğasından kaynaklanan iyilik olarak görmeliyiz. Hararetli bir sevgiden ileri gelen bir pişmanlık günahkârın tamamen arınmasına neden olabilir, bu durumda hiçbir ceza söz konusu olamaz. (Trento Kon: DS 1712-1713, 1820 )
Günahların bağışlanması, Tanrı'yla barışın yeniden kurulması günahın ebedi cezasını ortadan kaldırır. Ama günahın dünyevi cezaları kalır. Hıristiyan her türlü deneme ve acıya sabırla katlanarak, vakti gelince ölümü serinkanlılıkla karşılamalı ve günahın bu dünyevi cezalarını bir lütuf olarak kabul etmelidir. Kendini hayır işlerine, duaya ve tövbenin değişik uygulamalarına vererek "eski insan"dan tamamen sıyrılıp "yeni insan"ı giyinmelidir. (Efeslilere Mektup 4, 24)